Türkiye


   
  7 E Y L Ü L
  Ömer Nasuhi Bilmen
 

Ömer Nasuhi Bilmen 1883 (Hicrî Rebîulevvel 1300, Rûmî 1299) yılında Erzurum’un Salasar Köyü’nde dünyaya geldi. Babası Hacı Ahmed Efendi, annesi Muhîbe Hanım’dır. Küçük yaşta iken babasının vefatı üzerine Erzurum Ahmediyye Medresesi Müderrisi ve Nâkibuleşraf Kaymakamı olan amcası Abdurrezzak İlmî Efendi’nin himayesinde yetişti. Amcasından ve Erzurum müftüsü Narmanlı Hüseyin Efendi’den ders okudu. İki hocası da yakın aralıklarla vefat edince İstanbul’a gitti (1908) ve Fâtih Dersiâmlarından Tokatlı Şakir Efendi’nin derslerine devam edip icâzet aldı (1909). Ayrıca Ders Vekâletince açılan imtihanı kazanaraka dersiâmlık şehâdetnâmesi aldı (1912). Bu arada okumakta olduğu Medresetü’l-Kudât’ı aliyyü’l-a’lâ (birincilik) derecesiyle bitirdi (1913). Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen Türkçe ile birlikte 3 dilde şiir yazabilen Bilmen bir ara Fransızcaya merak salmış ve bu dili tercüme yapacak kadar öğrenmiştir.
Bilmen, 13 Eylül 1912’de Beyazıt dersiâmı olarak göreve başladı. Temmuz 1913’te Fetvâhâne-i Âlî Müsevvid Mülazımlığına, bir yıl sonra da başmülazımlığına getirildi. Ağustos 1915’te Hey’et-i Teklifiyye üyesi oldu. 18 Mayıs 1916’da Darülhilâfe Medresesi Kısm-ı Âlî Fıkıh Müderrsiliğine, Nisan 1917’de Mahkeme-i Temyîz Şer’iyye Daire-i Tereke ve Müteallık İ’lâmât Telhîs Mümeyyizliğine nakledildiyse de Mayıs 1920’de tekrar Hey’et-i Teklifiyye üyeliğine getirildi. 1922 yılında Meclis-i Tedkîkât-ı Şer’iyye üyeliğine nakledildi ve aynı yıl bu dairenin kaldırılması üzerine dersiâmlığa devam etti. 1923’te Sahn medresesi Kelam Müderrisi oldu fakat bu medrese de bir yıl sonra kapatıldı. 14 Şubat 1926’da İstanbul Müftülüğü Müsevvidliği’ne, 16 Haziran 1943’te İstanbul Müftülüğün’e getirildi. 6 Haziran 1960 yılında 5. Diyânet İşleri Başkanı olarak atandı ve henüz bir yılını doldurmadan 6 Nisan 1961 yılında emekliye ayrıldı. Uzun memuriyet hayatı boyunca; Darüşşafaka Lisesi’nde yirmi yıla yakın bir süre ahlâk ve yurttaşlık dersleri okuttu. İstanbul İmam Hatip Okulu’nda ve Yüksek İslam Enstitü’sünde usû’l-i fıkh ve kelâm dersleri verdi. Sekiz ciltlik tefsirini emekli olduktan sonra yazdı. 12 Eylül 1971’de İstanbul’da vefât eden Bilmen, Edirnekapı Sakızağacı Şehitliğine defnedildi.Ömer Nasuhi Bilmen İstanbul Müftülüğü’ne tayin edildiği tarihten itibaren vefat edinceye kadar gerek ilmi ve ahlâkî otoritesi gerekse samimi dindarlığı ve tevazuu ile dinî konularda Türkiye’de Müslüman halkın başlıca güven kaynağı olmuştur. İnançta, ibadet ve ahlâkta Ehl-i Sünnet Mezhebini şahsında tam bir liyakatla temsil ettiği için herkesin saygı ve sevgisini kazanmıştır.

Şüphesiz bu konuda yaşadığı sürece politikanın dışında kalmasının da önemli rolü vardır. Aslında Diyânet İşleri Başkanlığı’ndan on ay gibi kısa bir sürede ayrılmasının gerçek sebebi o günkü yönetimin Türkçe ezan ve benzeri konularda Bilmen’i kendi politik amaçlarına alet etmeye kalkışmasıdır. Türkiye’de dinle yakından uzaktan alakası olmayan kimselerin dini tadil için gösterdikleri gayret şayanı hayrettir. İşte o günün şartlarında bu görevi kabul etmekle Türkiye’de birçok değişikliği önlemeyi başardı ve bir müddet sonra da vazifesini yapmış bir insanın huzuru içinde emekliliğini isteyerek kendisini daha fazla çalışmaya ve son büyük eseri olan Kur’ân-ı kerîm Tefsiri’ni yazmaya adadı. Ömer Nasuhi Bilmen de selefleri gibi dini meseleler söz konusu olunca asla taviz vermeyen br yapıya sahipti. Nitekim o yılarda dinde reform imajını Türkiye’nin gündeminde tutmak için büyük çaba gösteren çevrelere karşı, “Bozulmayan bir dinde reform mu olur” diyor ve İslâm’ın ortaya koyduğu iman, ahlâk ve hukuk ilkelerinin orjinalleğini, evrenselliğini kendinden beklenen liyakat ve cesaretle savunuyordu. Bilmen, okumayı yazmayı sevdiği kadar insanlarla sohbetten o nisbette zevk alırdı. Hiçbir gün misafiri eksik olmaz, her misafirinin mesleği ve kişiliği ile mütenasip sohbetler ederdi. Sabrı sonsuzdu. Kendisine ne ters gelen konularda bile karşısındakini sabırla sonuna kadar dinler ve en yumuşak şekilde onu iknaya ve doğru yolu göstermeye çalışırdı. Yürümeyi, camileri doşaşmayı ve kabristanları ziyareti severdi. Eski arkadaşlarının birer birer ahirete intikali onu fazlasıyla mütessir eder, gözyaşı dökerdi.
Son derece sağlam bir bünyeye sahipti. Diyanet İşleri Başkanlığı döneminde ilerlemiş yaşına rağmen merdivenleri çok hızlı çıkmasına dikkat eden arkadaşları: “Aman Hoca Efendi nazar değecek biraz yavaş çıkın” dediklerini şaka olarak anlatırdı. Büyük ilim dehasının yanı sıra çok nüktedan bir mizaca sahipti. Ömer Nasuhi Bilmen Cumhuriyet Döneminde te’lifle meşgul olan birkaç alimden biridir. Oldukça velûd bir yazardır. İslamî İlimlerin hemen hemen her alanında çok sayıda eser vermiştir. Aşağıda sıralayacağımız kitaplardan hariç Beyânülhâk, Sırât-ı Mustâkîm ve Sebilürreşâd dergilerinde de çeşitli makaleler yayımlamıştır.
Bazıları hakkında açıklama ve bilgi vereceğimiz Ömer Nasuhi Bilmen’ ait kitaplar şunlardır:
• Kurân’ı Kerim’den Dersler ve Öğütler (İstanbul 1947 – 1950)
• Büyük İslâm İlmihali (1947 – 1948): Eser günümüzde bile hala en fazla tutulan ve ihtiyaca cevap verebilen bir eser olarak popülaritesini korumaktadır. Yazıldığı dönem içerisinde halkın anlayabileceği bir tarzda oluşması günümüzde bazen karmaşaya yol açsa da sadeleştirme ve günümüz diline yatkın hale getirme çalışmaları ile etkisini sürdürmektedir. Müellif, bu eserin amacının müslüman halkın dini ihtiyaçlarını yeterli ölçüde karşılayacak bir ilmihalin gerekliliğine bağlamaktadır. Eser, itikat, tahâret ve sular, namazlar, oruç, kefâret, yemin, nezir ve itikâf, zekât ve sadaka-ı fıtr, farz olan hac ile umre, kurban, kesilen hayvan, av, kerâhiyet ve istihsân, İslâm ahlâkı ve Peygamberlerin hayatları ve ahlâkı olmak üzere 10 kitaptan oluşmaktadır.
• Ashâb-ı Kiram Hakkında Müslümanların Nezih İtikatları (İstanbul 1948)
• Yüksek İslâm Ahlâkı (İstanbul 1949)
• Hukuki İslamiyye ve ıstılâhatı Fıkhıyye Kâmusu (İstanbul 1949 – 1952): Eser 8 ciltten oluşmaktadır. İlk olarak İstanbul Üniversitesi tarafından 1949-1952 yılları arasında bastırılmıştır. İbâdetler alanı dışında, klasik fıkhın bütün kısımlarını içine almaktadır ki bu durum aynı zamanda eserin yazılma gerekçesini de oluşturmaktadır. Çünkü bundan önce böyle bir eser bulunmuyordu. Diğer bir gerekçe ise, müellifin de bizzat görev üstlendiği, Fetvahâne-i Âlî’de Heyet-i Telifiyye azasından olduğu dönemde ilk olarak Hanefî mezhebini esas alan bir mecelle-i külliye hazırlanması ve daha sonra da Hukuk İlmini Yayma Kurumu’nun talebiyle ikinci defa İslâm Hukuku’na dair bir eser yazılması teşebbüslerinin sonuçsuz kalmış olmasıdır. Hukûki İslamiyye ve Istılâhatı Fıkhiyye Kâmûsu, klasik fıkhı kaynaklarına benzer şekilde kitaplara ayrılmış. Her kitabın başınada o kitabın içindekiler verilmiş ve ilgili terimler açıklanmıştır. Müellif, kitabında konuların tasnif ve başlıkların tespit edilmesinde en fazla Hanefî fakîh el-Kasânî (ö. 587/1191)’nin Bedâiu’s-Sanâi’ fî Tertîbi’ş-Şerâi’ başlıklı eserinden istifade ettiğini belirtmektedir. Eserin başlığında Hukûki İslamiyye tabiri, ibadetlere ilişkin hükümler dışında kalan “muamelâta – yani; ukûbata, münekahâta, müterakahâta vesair medenî, iktisadî muamelelere- müteallik ahkâmı şer’iyye hey’eti mecmuasını ifade etmektedir. Istılahat-ı Fıkhıyye tabiri ile de, her kitabın başında onunla ilgili terimlerin tek tek tanımlanmış olmasına işaret edilmektedir ki, eserde kavramsal içerikleri izah edilen terimlerin sayısı 1400’ü geçmektedir. İlk cildi bir giriş mahiyetindedir. Eserde fıkhî hükümler 28 kitap halinde incelenmiştir. Hanefi mezhebi esas alınmış fakat Malikî, Hanbelî, Şafiî ve Zahirî mezheplerinin doktrinlerine de mukayese imaknı verecek şekilde değinilmiştir. Eserin en önemli yönlerinden biri de Mecelle’nin düzenlediği meselelerin tümüyle ele alınmış olmasıdır. Esere özgünlük veren şey ise; şer’î hükümlerin hikmet ve felsefesine, hükümlerde gözetilen yararlara ve onların meşru kılınması yoluyla ulaşılması istenilen gayelere yönelik izah ve açıklamaları içermesidir.
• Sure-î Fethin Türkçe Tefsiri İ’tilây-ı İslâm ile İstanbul Tarihçesi (İstanbul 1953)
• Büyük Tefsir Tarihi (1955 – 1960)
• Muvazzah İlm-i Kelâm (İstanbul 1955): Osmanlıca olarak basılmış ilk eseridir. Geniş bir girişle altı bölüm ve sonuç kısmından oluşan ve yeni İlm-i Kelâm çığırında yazılmış olan bu eserde başlıca itikadî ve kelamî konular yanında İslâm inançlarına ters düşen bazı modern felsefî akımlar da tenkit edilmeye çalışılmıştır.
• İslâmiyetin Ulvî Mâhiyeti, Müslümanların Yüksek İ’tikatları Hakkında Tedkikâtta Bulunan bir Amerikalının Suallerine Cevaplar (Ankara 1956)
• Kurban: Mâhiyeti Vücubu Hikmet-i Teşriiyyesi (Ankara 1956)
• Sualli Cevaplı Dinî Bilgiler (Ankara 1959): Diyânet İşleri Başkanlığı’nda çeşitli görevler için yapılan imtihanlara girecek kimseler için sorulu cevaplı olarak hazırlanmış bir eser olup, tefsir, hadis, kelam, usülü fıkıh, vakıf, feriz^ve siyer konularını ele almaktadır.
• Mülahhas İlm-i Tevhid: Akaid-i İslâmiye (İstanbul 1962)
• Hikmet Goncaları – 500 Hadis-i Şerif ve izahı – (İstanbul 1963): 500 Hadisin tercüme ve izahını konu edinmektedir.
• Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Meâl-i Âlîsi ve Tefsiri (İstanbul 1963 – 1966): Sekiz cilttir. Eserde önce sûreler ve muhtevâları hakkında kısa bilgi verildikten sonra âyetlerin meali yer almakta, ardından her âyetin sade bir üslupla izah ve tefsiri yapılmaktadır.
• Dini ve Felsefî Ahlâk Lügatçesi (İstanbul 1967)
• Nüzhetü’l-Ervâh: Fârisî Divançe ve Tercümesi (İstanbul 1968): Bilmen’in Farsça olarak yazıp Türkçe’ye çevirdiği divançesidir.
• İki Şukûfe-i Taaşşuk – Feci, Millî, Edebî Bir Hikaye-i Sûzinâk-i Âşıkaneyi Musavverdir – (İstanbul 1975): Bilmen’in 1322/1904’de henüz Erzurum’da iken yazdığı fakat yayımlamadığı bir romanıdır. Ölümünden sonra oğlu tarafından yayımlanmıştır.

 
  7eyLuL'de 3 ziyaretçi (3 klik) vardı!  
 
7eylul.tr.gg
Senin İçin Canım ;)
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol